Skip to main content

Posts

( son parça )

  yazmadım seni daha  "sen" diye çağrıştıran hiçbir kelime kağıt yüzü görmedi bu dipsiz sensizlikte eğer biri duysa seller, görse göller dökülürdü gözlerimden, istemedim kan karışırdı yeni beyaz çarşaflarına son konuşmamızdan sonra hiçbir sana adanmış cümleyi kağıda dökmeye cesaret edemedim aklımda yazdım harfleri ve gönlümde sakladım bu sefer, tüm vaktimi sevmeye ayırdım sen daha yoktun, ben yazardım bir çiçeğe yazardım, bir yanıp sönen ateşe ama ben sensiz de yazardım ne vurgun ama sensiz bir küfür dahi edemez oldum sadece ve hep düşündüm hep yazdım ancak hiç söylemedim çizdim ancak hiç görmedin çünkü sen böyle istedin ve ben seni öylesine sevdim

( ben senden başka çiçek tanımam )

   eğer sen İstanbul'san geri gelirsin her adımında seni takip eden otelle bakışır adımı sır bilirsin ben senden alırım çiçeklerin en güzelini başkasından gelen erken solar yabancının aşkı hapis, fısıldaması küfür, uykusu ölüm uykusu yabancıya her cümle yalan, her hikaye sen senin tek bir gül yaprağına yüz buket gülüşüne bin iltifat yetmez onların Viyana'sı bir İstanbul etmez her adımımda yanımda bir sen gölgesi utanmasam gözlerimi damla damla yollarına çizer özlediğimi söylerim niye bilmiyorum ama ben sadece seninle mutluyum

( yıl dönümü )

  götürmeyin diyorum bir diyeceğim var gözlerimi bağlamayın son kez görmek istiyorum bildiğim her şeyi sevdiğim her kimi zaten dudaklarım kilitli dünden hoşçakal demeye gerek yok, sen de yolcusun sensiz son şair de kırar son kalemini sonbaharda katil de olur kitaplar şurada susuz bir deniz kaldı, aynı boş bir çukur ne kadar derin, ne kadar sığ burada ilk meşaleyi kim yakar gün doğumundan önce ilk kim diplerine girer yalnızlığın senden sonra tek yabancı bendim çukurda ve bir yalancı ayna insan bir kere ölür, iki kere sevince bir daha ölür ya hep severse benim çiçeklerim yeşerirdi, rüzgar saçlarımla sevişirdi gülüşün çocuksu yüzün ellerime düşerdi hayat seni çalardı tel tel yumuşak bir besteye dönerdi saçların mevsimlerin başlangıcı ellerin, bitişi gözlerin ben şair, sen şiir teşekkürler yıl dolusu gülüşlere, ömür boyu sevmeye

( her zaman seni hissediyorum )

  bir ömür rayların yanında bir evde tüysüz, korktuğun bir kediyle sabahları seni izlemenin hayalini kuruyorum her gece her gün kaldırımlarda gölgeni, bulutlarda izini görüyorum seni asla bırakamam sözünü düşünüyorum durmadan çok soğuk İstanbul ve sana sarılamıyorum ne zaman bir kedi yanıma yaklaşsa ya da rüzgar saçlarımı ellerin gibi okşasa beni hala sevdiğini biliyorum bacaklarımı üzerine atıyor ve saçlarını bozuyorum  seni sevdikçe benimle olduğunu biliyorum can atıyorum her günümü seninle paylaşmak için kaç kere seni düşündüm, sayamıyorum çiçeklerini özlüyorum düzgün yazamıyorum, düşünemiyorum ve afallıyorum ancak senin aşkını bir saniye bile hissetmeden yaşamıyorum sanki, seni hala uzaktan görüyorum yavaş adımlarla yanına koşuyorum benim nasıl olduğumu biliyorsun o çocuksu gülüşünü özlüyorum

( özlemek ayıp değil )

  böyle bir aşkı özlemek ayıp değil gözlerini hatırlamak, iyi hatırlamak hala bir bileklik kadar yakın ve ellerim için sıcaksın sokaklarında yürüyorum rüyalarda, kapının önünde sanki yıllardır orada olmamışım bana seslenişini duyuyorum geçen her trende sana el sallıyorum aldığın buketlerin yaprakları satır arası flörtleşmeleri, kadıköy gezmeleri tekir bir kedi gittiğim her yerde seni buluyorum  açtığım her sayfada sana yazıyorum ama gönlümden geçen her şeyi dökemiyorum artık yazdıklarımda haykıramıyor, monotonlaşıyorum sana bazı şeyleri ilan edemiyorum korkuyorum ya başkası varsa benimle sadece yazdıklarım kalırsa

( lazgirl53 )

  el yazını göreyim, gözlerime beyaz bir pus iniyor başta okuyamadığım o harfler nasıl da aklıma kazınmış bende kalmış kitaplarını okumaya cesaret edemiyorum notlarını ne zaman görsem ellerini özlüyorum ve aralarındaki o koca aşkı gözlerimde beyaz, şeffaf bir tül dantel işlenmiş hayallerle dolu minnettar bir duvak kaybettin mi sendeki kılıf arası mektuplarımı, soruyorum ben, senin bir harfini bile kaybetmiyorum sayfalar arasında kan izlerin, politik vurguların her bölümde, bir sonraki sayfalarda yine sen, hayalimdeki sokağın kaldırım taşlarında ve her yeni gülüşünde ben yanında olmayacağım ancak Ankara'nın somurtkan kedilerine söyleyeceğim ki güldüğünden emin olsunlar çünkü ben, seni sevdiğim her saniye gülüyorum

( insan bir kere ölür )

  gözlerim ne kadar yeşil hatırlıyor musun ne kadar puslu bakıyorlar bu gece anlıyor musun beni yanağımdaki tek erken kırışıklığı  yüzün hala benim sevdiğim yüz mü burnundaki çillerin, gülünce kısılan gözlerin okuyor musun satır arası çizdiklerimi minik öpücüklerimi çünkü ben her gece o saatlerde seni yaşar, seni düşünürüm başlangıcı olmayan bir sona girerim mevsimler seninle başlar, yine seninle biter aşkını minnetle kucaklarım ağlatan ne beni, doyamadıklarım mı uyutmayan yoksa sensizlikte beni çağıran ray sesleri mi bu hastalık geçmiyor, başka ne yapılabilir özlemine kapanan bir bavul arkadan okunan bir dua sen, yine gideceksin

( kış savaşı )

  ne zaman elime bir kalem alsam sana seslenmek geliyor içimden seni anlatıyor tüm vapurlar sen misali ağlıyorum her gün usulca gözlerimden korkuyorum, yaşlarımdan senin her saniyeni ezbere okuyan aklımdan dokunduğum her şeyde senin sıcaklığının taklidi, aynı değil düşen her gölgede senin izin, sen değil ne zaman bir aynanın karşısında dursam yüzümde hüzün yer yer koklamadığın özensiz saçlar, öpmediğin şiş yanaklar, görmediğin gözler sefil bir ayrılık yer etmiş yüzümde bir kar soğuğu var İstanbul'da sen yoksun

( anılar )

  sen, sesimi  aldığın çiçeklerin rengini yavaş yavaş unutuyorsun gözlerim, gözlerinde kalmıyor bir kitap okuyorsun, dalgın içinde bir kadın görüyorsun saçları hep güzel kokuyor, fuzuli gelse açıklayamaz güzelliğini aynalar bile hatırlatamaz sen ağlayınca ağlıyor, ray sesleriyle yaşıyor onu görünce kalbin uçuyor herkes gitsin o kalsın, ömrün ona adanıyor onun satırları arasında dolaşıyorsun şimdi beni anlıyor musun bu şiiri sen yazıyorsun zamanında ne kadar sevdiğini unutuyorsun bırak,  anılar adımın ardından gelsin

( sam'le konuşuyorum )

  kurtulmak zor kollarının o tuhaf sıcaklığından sanki hala gecenin bazı saatlerinde sana sarılıyorum sanki günlerin bazılarında hala elimde çiçeklerle dönüyorum, tek tek yapraklarını ayıklıyorum hala seninle konuşuyorum, ancak dinleyemiyorum her yer öylece duruyor, sanki hepsi benimle birlikte hasret kalıyor gelişine koca okyanuslar kapımda sanki, her şey benim elimde kalbim ve yeri burası değil

( buketler )

yazdığımı gör istemiyorum artık biliyorsun ancak anılar saçılmış adeta bu şehre, gülüşün kaybolmuş ufuk çizgisiyle dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski bana bıraktığın bu hayat dağılıyor günler geçtikçe bazen güneş daha çok yüzüme vuruyor bazen ise ellerim dışarıda yalnız titriyor bir sokak kedisinde senin saçların bir sokakta kolunda ben bir çay bardağında iki küp şeker sanki İstanbul seninle çizilmiş, ne edilse de silinememiş

( beni unutma )

  dünden yaralarım var, git bir tren yanaşırsa raylarına, bin, acil adımların gölgelerinin ötesine geçtiğinde gel,  bütün hasretlerin buluştuğu o yerde koyulaşırsa kanının akışı, ciğerinin atışı  bil ki seni bekliyorum o soğuk evinde, sıcak ellerinde bir bardak çay tutarsan bir gün aç perdelerini, bana bak saçlarım rüzgara mesken, hala savruluyor muyum gözlerin parlıyorsa aynı bana baktığında seni izliyorum istanbul'un en sıcak güneşinde, hep seni bekliyorum ve de vazgeçilmemişliğimi anlamadıysan elindeki kadehte, mırıldanışlarında,  sabahleyin yaşadığını hatırlamadan önceki safhalarda yüzümü görmüyosan kirpiklerinin uçlarında avuçlarımın soğukluğunu özlemiyorsan, yürürken kolundan tutan elimi, tökezlememi hissetmiyorsan adımı dilinden aşağı yuvarlayamıyorsan ve aşkını haykıramıyor, satır aralarında mürekkebimi aramıyorsan en ölümsüzü ile sevemeyeceksen, milyon kere Sena demeyeceksen gelme, bir daha da gitme ve ne olur gözlerin gönlünün manzarasından daha da karardığında karanlığı

( senin yılın )

  bunca yazılmış şiirimin yanına kalbimin kanını bulaştırdı gözlerin* bembeyaz parlak kağıtlarda kaç mermi uçuştu, ardarda ağlamadım günlerce haksız ayrılıklara ağlamadım saatlerce gözlerinden uzaklığıma gözlerin diyorum, gözlerin kara kedi gibi dalıyorlar rüyalarıma beni felaketler değil, ellerin mahvedecek diyorum bu yılımın sonu da yine aşkınla bitecek biliyorum cennetten bir yıl bahşedildi ikimize aşkın en temiz çarşaflarında okyanusun en sakin sularında, damla damla ve hayaller ötesi gülücük, senin yanında akılları almaz bir öpücük, çıkmayan boynunda bir yıldır beni takip eden bir büyü bu  bal arılarında hep yanımda üzüm bağlarında ve aklımın en ucunda

( gönül ipleri )

  "avareyim, asudeyim, yorgunum" sensiz nerelere bakıyorum bilmiyorum bir dalın sonbaharda düşen yaprağı mıdır hayat ya da gülmekten budaklanan bir yanak görüyorum sensiz geçen hayatı bir saniye yaşamamışım yeniden doğuyorum, bu sefer mazharım ayıp mı susmak, konuşamamak? gönlüne bir saz çalmak ayazda donmuş o gönlüne  güneşleri doğurmak konuşuyorsun kendi kendine, ben de  ama gözlerime bakıyorsun bir kere dudakların düğümleniyor, düğmelerin sökülüyor ayıp oluyor susmamak, konuşmak dilin dönmüyor vedaya, gönlün ipleri tutuyor

( diyete başlama yazısı )

  bir gün, hatta gittiğin gün bir bakışın vardı bana bacaklarıma aynalarda onu görüyorum bu anlarda sanki bu bedenim sensizliği çekmiş, gözlerimin yaşlarını saklamış atmamış  biraz kilo almış, ağlamış yine üzüntüm yüzüme sığınmış, kendini belli etmiş bir iki sivilce çıkarmış bugün saçlarım da bir garip, her teli birbirinden yapayanlış ben kendimi nerelere gizlesem, bu kalbimi, bacaklarımı nereye sığdırsam

( kupa kızı )

  buklelerin bozulmasın diye yağmurdan kaçıyorsun görmüyorsun ki damlalar gözlerini hedef almış camdan bakıyor bir ev görüyorsun yağmurda üşüyor gibisin, rüzgarda düşüyor musun falın dedikleri göstermiyor kartların apaçık, gözlerin buğulu sinekler savaşın, maçalar ordun kupa kızı var yeşil gözleriyle sinek valesi esmer teniyle yan yanayken, ısınıyor kendi içine sığmıyorsun

( kasım )

  bir yağmur damlası ki düşmesin saçlarıma bir anda dururum mesudum, bilmiyorum ki neden sana vurgunum kapıma çiçeklerimi bekliyorum gelmesinler ki şakayıklarına da vurulurum soğuk gecelerde kucağına kıvrılıyor, patilerimi oynatıyorum yazmıyorum artık daha uzaklara, istasyonlara zihnim her saniye sana yakınsa belki aynı sabaha uyanırken  aynı düşü görmüşüzdür

( seni saklayacağım )

  bir lavinia var zaten yazılmış, ben sana ağlama demeyeceğim yıllar geçecek saklanacaksın yazdıklarımda sen aynı sokaklarda benimle kalacaksın fakat kimseler göremeyecek seni, sen gözlerimde yaşayacaksın bir gece bir uğultu duyacaksın, sanki nefesim rüzgar sanki benim esintim ancak hiçbir yeni satır benimki değil vücudunu saran kollar sevişene dek yabancı aşkına şiirlerim bir roman... anlayacaksın kaderin oyunlarına lanet edeceksin

( kırışık eller ve erken beyazlar )

  onca yol var yürünmesi gereken,  kaldırımları aşınması gereken onca gün onca yeni gülüş var  yanağıma bir çizgi konduracak sende birkaçı mevcut ancak, onca beyaz saç var senin kollarında ağaracak ve onca veda, her seferinde yeniden öpmek uğruna sen, dargın gibisin insanlara adaletin olmadığı bir dünyaya, adaleti hiç tanımamış insanlığa bu adaletsiz hayata da  dargın mısın, o saçındaki erken beyazlarla adaleti her neyse orası her neresi olursa sudan yeni çıkmış gibiyken ellerimiz,  hala ellerimi tutmaya var mısın

( ayaklanmaya hazır )

şimdi seni düşünüyorum görmediğim sokaklarda, Çankayaymış!  bana kalırsa koca bir şaka rüzgar esiyormuş, serin  peki var mı oralarda böylesine bekleyenin sana bakıyorum, bende gözlerin özlemle paslanmış sesim ellerimdeki titreyişim "bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin uzak, kara, ayaklanmaya hazır"* *İsmet Özel

( üç hafta )

  güllerim soluyor, üç haftalık bir demet odamda sen gideli kaç saat olmuş, kaç hafta gösteriyor bana her yaprağıyla bazı sayfalar, boş kaldılar büyük bir yas sanki İstanbul, ne çiçekleri ne sen üç haftada bir nefes alıyor sayfaları boş, ıssız kalıyor zincirleri kopuyor, trenleri koşuyor

( iyi geceler )

  iyi geceler sana, gözlerin dinlensin yaşlı başlı sokaklar adımlarınla inlesin bazı sokaklar sensiz bu şehre köle yüzüm beş karış, yalnızlığım bir baş ağrısı parlayan gözlerimde atan bir yüzün, gülüyorum içten içe sonbahar yağmurları, çiseleyen bir saadet var gözlerinden dolayı bende hiç bitmeyen iyi geceler aşkım, aşkımla dinlen

( kediler )

sen aşkımı bilsen yaşayamazsın bensiz bir saniye bile nefes alamazsın hücrelerin İstanbul'a sürüklenir, bir trene atlarsın gözlerin gecelere kitlenir, bir kediyle başbaşa kalırsın benim aşkımı yaşayamazsın, inanamazsın saatlerin durur, yelkovanın kuzeyde, akrep doğuyla aşkta sen, seni bilsen tek bir nefes daha alamazsın iç çekersin, akciğerlerin islenir gözlerin puslu, o kediyi ararsın her gece aynı rüyada sıkışırsın,  son aşkın gözlerim, öylece aşık kalırsın

( uğultulu tepeler )

  her yerinde vücudumun, sarmaşıklı bir rüzgar  şimdi ellerimi tutamazsın üşürsün kışın uğultuları; bu özgürlüğüm yalnızlığım mıdır saçlarımı savuruşum bir kasırga, sensiz bir şehir var mıdır, tenin beni düşünürken öğlenleri  Ankara ayazına baş mı kaldırır çillerinden geçmeyen caddeler, ellerini göstermeyen mahalleler onlar hangi bin yıllardadır? rüyalarımı ele geçiren bir kahkaha, sen duyamazsın duysan uğultularımı anlarsın sensiz bir dünyayı, sen de yaşayamazsın

(hüznün kuşları)

  "öyle bir zamanda gel ki  özlemek mümkün olmasın ben mısralar peşinde, bilsinler ki yazan aşık" bu sefer kollarında, sıcak her solan karanfille ruhumdan bir demet daha akacak yeni sözler buldum seni görmeyeli, hüznün kuşları kapına uğrayacak benden sana bir mektup, bir buse konduracak özlemimi anlatacak kelimeleri şakıyacak, hasret diye bağıracaklar

( seni söylemek )

  karanfillerini, güllerini de atmadım yastığımda hala saçının bir teli, o gündür  sensiz bir gece bile yatmadım kırık bir zincir var onu da hala sakladım, bıraktığın notları gönlüme bir taraflara kazıdım ve ellerin sıcak, boğazında düğüm düğüm kelimeler dizili, sevgilim kapıları izlerken, hayalin gözlerimin önünde, aşkına hep yeni yeminler ediyorum "sen, çıldırmış şairlerin bitmeyen mısralarında bahsettiği birisin" bilinmeyen şarkılar gibi,  öyle zor ki seni söylemek bir rüya var ki gözlerimin önünde, İstanbul'da yine seninle  ara sokaklarda yürümek, minik bir kediyi görmek karanfiller kurutmak, ortanca, şakayık mevsimlerine yetişmek

( kitapların )

  bitirmek istemiyorum seni özlediğimde bakacak sayfaları çizecek satırları, küçük tatlı imaları ve birkaç mürekkep iziyle sana hatırlatacak bazı anıları yazamıyorum sanki diyeceklerimi doldurmuş kelimelerimi daha dün yutkunmuşçasına zamanı durdurmuşçasına yokluğuna alışamamışcasına çıkmıyor mürekkebimden dizeler, önüme gözlerin geliyorlar aklımdan geçen her treni durduruyorlar gözünden kaç kere geçiyor saçlarım bilmiyorum bugün hangi taşlara ayak basıyorsun göremiyorum dünki notlarına tutunuyor, ilerlemek istemiyorum küçük bir çocuk gibi kendimle inatlaşıyorum

( teorik saçma sorular )

yeni bir yüz taksam, başka bir bedene bürünsem yıllar arasında yine tanır mıydın bir sokakta beni yaşanmışlığımızı hisseder miydin bu yeşil gözlerin ve sarı saçların ötesinde yoksa bir yabancı yüzü daha mı çağrıştırırım sana bir çıkmaz sokakta duysan kokumu on yıllar sonrasında hoş bir koku mu alırdın o akşam, yoksa gözlerin  sen fark etmeden bir aşkı mı arardı civarlarda ya ben seni görsem bu sefer çillerin yok, ellerin bildiğim gibi değil uzun uzun yüzüne baksam belki tatlı bir nostaljiden, belki de yabancı bir simadan yeni bir bedende de aşkını anlar mıydım mesela  baştan sona yaratsalar bizi yeniden, bu sefer bambaşka bana kalsa sarıldığımızda yine anlardık o taklit edilemez, eşsiz sıcaklığı

( en tatlı haber )

  gözlerin bir tanışıklığı fısıldıyor çıplak bir hayatta yağmurlar yağıyor çanlarını kim çalıyor bu mermilerin kirpiklerimi yapıştırıyor, göz kenarlarımı nemli kılıyor hayatıma bir gölge çekiyor sessizce, sen uykuluyken halen Ay'a seni kollarında sarmasını mırıldandım her adımında üstünde taşıdığın o ışığını gösterdim bir güneş gibi parlayan sana her gece gözlerin kısık iken şiirler okumasını söyledim, aşkımı saçlarına getirmesini benim ellerim saçlarında yokken buklelerinde yıldızları gezdirmesini

( biliyorum )

  sen ağlama, bırak benden dökülsün dökülecek yaşlar benden geçsin geçecek trenler, zihnimizin içindeki savaşlar bir şeyler oluyor bu şehire sensizlikte, her saat başı yalnızlık geçiyor bu caddelerden çiçekler selamsız kalıyor gönlüm ise yaşamayı bana öğreten okşamana hasret ancak çarpmaya kararlı bir halde çarpıyor, çarpıyor ve çarpıyor çarptıkça savruluyor, biraz doğuya sırnaşıyor birkaç yeli ve mevsimi aşıyor seni tanıdıktan sonra çarpmak istiyor, öyle çarpmak istiyor gönül kollarındayken, düşlerimde sen varken çarptığı gibi kan dolmak istiyor,  yarım saniyede bir aşkını tepeden tırnağa yaşamak istiyor bir şeyler arıyor seni bulmak için çok zor olmamalı,  ki bu yalnızlık dolu sokakları hatırlıyorum öpücüklerinden ve bu çiçekleri, gülüşlerini hatırlamak yetiyor ki bir çilini, baştan aşağı aşkını yeniden okuyorum çalıyorum, yazıyorum

( benimle büyüyorsun )

  seninle darılmam çiçeksiz baharlara sen varken gözlerim içerlenmez tren istasyonlarına, bu yollara erken solan bir çiçeğe dudak asmaz, kalanlara kahrolmam kolarındayken böyle üşümem, titremem küçük bir kız gibi gözlerimi kirletmem uzun bir tren yolu burası, okuyorum içimden öylece birkaç şiir saat geç, zihnim buğulu havalarda kayıp bir ses gibi tutturuyorum ardından aşıkları anlamıyorum bu satırlarda "nasılsa gidiyorsun" diyor adam, sen gidemiyorsun senin ellerin ellerimde, değilse de gönlümde bir yerlerde öylece gönlümde duruyorsun sevgili sevgilim sen hiçbir zaman bileğimden gitmiyorsun sıcak sevginle, benimle büyüyorsun

( arılara fısıldasam )

  bu gecenin de tadı yok  farkında mısın gönlüm nerelerde bu gecelerde peşinde bilmem uzaklarda mısın yakında mısın bu şafak yine koynumda kapanmış gözlerin bir karanlığa ve direniyor dudaklarımız ayrılığa utangaç bir öpücük bağlıyor beni limanlarına gel söyle, nereye bu yolculuk sevdiğim saçların dağınık, tuttuğum kalbin kırık, eşsiz benzin uçuk ve ufuklar bu sefer birazcık büyük dalgaları kırar, topraklarına çiçekler toplar senin şarkı söylediğin akşamlarda aşkın tanımıyla göz göze rüyalara dalarım ömrümde seninle başlayan zaman, bu çaresiz yürek,  titremeye hazır çiçeklerini öperek, dudaklarının uzak olduğu akşamlarda korkmadan seni sevmeye hazır sonsuz güven ve sonsuz kabul ile gönül kapılarım gemilerine açık hem ne olur arılara fısıldasam kuşlarla sana mektuplar yazsam burnunu öpmeye yeni yollar bulsam 

( new york #1 )

  dumanlar çıkıyor asfaltlardan gökdelenler bulutları kaçırıyor güneş fırsat bilip tam üstümüze doğuyor caz geliyor sokak aralarından polis sirenleriyle "beş dakikada değişir bütün işler" değişmeyen tek şey senin çillerin olur böyle bir yerde kıyıya vuran bir okyanusta sürüklenmeye direnirler her çiçekte, her şarkıda, her adımımda her düşüncemde bana seni çizerler önümde planet gibi bir şehir var seslerle dolu, kulağıma bir senin sesin geliyor New York kapkaranlık  neden bir bilsen

( düğümlenmiş sözler )

yalan söylemeyi öğreniyorum bazı gecelerde bir hale bürünüyorum mesela belki mavi belki gri gözlerindeki ıslaklığı görmemiş gibi yaparken, yaşlarını hiç tanımamış gibi dururken soruyorum bu kaçıncı perde, hangi oyunda karşında erimemek için boğazımı sıkarken ve içimden geçen bozuk trenleri senden saklarken aslında yalnızlık geçiyor gönlümün caddelerinden sor beni caddelerde, bul beni kaldırımlarda aklında kalan sessiz şarkılarında çal beni bir bulutta gör beni, bir yaprak sayfada geceleri rüyalarında öp beni ...

( sevgilim ben umutluyum )

  her kederin tesellesi bulunur, üzülme biz kendi farklı ufuk çizgilerimize yelken açtığımızdandır; gökyüzüne baksam gözlerinin binlercesini görüyorum her çiçekte yapraklarda senin dudaklarını anımsıyorum elimde dökülen kitap sayfalarını yüzüne vuran bir rüzgara benzetiyor, çevirdikçe çehrene değmeyi özlüyorum her şeyin altını çiziyorum, sana okutmayı bekliyorum bir ayak sesi duymayayım ki koşuyorum kapılar açılıyor odalara, pervazları izliyorum hayallerimde ben seni kollarımda uyutuyorum bu emsalsiz bekleyiş, bu çekilmez hüzün seni beklediğim içindir erimek istiyorum bugünsüz yarınlarda, senin olduğun yerlere varmak biliyorum, bir gün ne bu şehirler kalacak  ne bu yalnız kalabalık Boğaz'ı terk eden her vapur sana varacak raylar bizim için dans edecek bu vücut her istasyonda seni bekleyecek benim kaldığım yerde, şarkılar senin için söylenecek şiirler senin için yazılacak bir gün bu boş kapılar hep sana açılacak

( bodrumda )

  rüyamda çıkıyorsun karşıma, kandırıyorsun beni türk lokumuyla tatlı rüyalarda inat etsem bile gülüşüne, sesine hayran hayran seyrediyor kanıyorum yine  bir kez sarılsam sana şu garip hasretim durulur mu dalgalar bana seni bulur mu çünkü yeni sözler buldum seni görmeyeli bıraksam kendimi, bedenim kıyıya vurur mu ya şu rüzgar, dinler mi beni  sorulacak sorularım ve hala umudum var evet hala umudum var belki de bu güneştir hüzün iplerine çare tenimde altın parıltılar, elimde iki kitap, bir kalem ve ucunda sen üstümdeki güneş tenimde dansta yazıyorum "bu sevda bambaşka"

( senden sonra )

  öyle bakma gözlerime bakma artık ölüyorum yaşamanın ta kendisi oysa bu gözlerin yoksa gözlerimde yoktur o yokluktur gözlerin varsa gözlerimde bu ırak yerler sarı laleler, ortancalar doludur bir nefes bir yaşam doludur, bir soluk koca bir aşk tek bir kirpiğin yel belki de buralarda sıcak kolların sonsuz şevkat

( aşkını bakışlarından da anlarım )

  bir mektup yazmana gerek yok, her zaman buradayım sana kendi nefesinden de yakın neden diye sormama gerek yok senin cevapların bana dudaklarından da yakın bir benim kollarımda mı uyurdu sevgilim, sevgi veren her çift kolda huzurunu mu bulurdu bir bana mı sözleri böyle akardı yoksa her güzel iki göze bir dize şiir mi yazardı sormuyorum sorgulamıyorum sorgusuz aşkını çünkü sorgulayamazsın bizim aşkımızı dargınlık neye yarar aşkın sorgusuz masumiyetinde ondan ki bana mektuplar yazmana gerek yok senin mürekkebin nereye dökülür onu bana uzun uzun bakışlarından da anlarım

( sonbahar )

yaz biter yine sonbahar olurdu sonunda coşkun dere de durulurdu, yapraklar da kururdu ancak bence senin gözlerin hala gözlerimde dururdu başım her mevsim göğsünde dururdu

( yalnızlığımda aklımda sen )

  yalnızlığımda hayallerin peşimi bırakmıyor yalnızlığımda kendimi dua ederken buluyor tanrımdan bana gözlerine bakabileceğim uzun yıllar vermesini diliyorum ben koluna girdiğimde zamanı uzatmasını  saniyelerin arasını açmasını, kirpiklerimin hareketini bile dakikalara sığdırmasını istiyorum ben yalnızlığımda bir koltukta oturuyor ve saçlarının nasıl sağa düştüğünü canlandırıyorum gecenin bir saatinde gözlerimi kapamadan önce düşündüğüm son şey geçmiş günlerimiz, rüyalarımda gözlerimi açtığımda düşlediğim ilk şey geleceğimiz damağımda tadın ve burnumda kokun ile seni hatırlıyor seni anıyor ve seni sonsuz seviyorum

bir gece yarısı saçmalaması

sevmezken ve sevilmezken büyük şehirlerde gece karanlığında yıldızları  göremezsin bulanık simalarda sıkkın gözaltlarında sana ulaşacak bir sempati ya da insanlığa evrilecek bir potansiyel bulamazsın ancak her gözenekte ve her yaşlılık öncesi oluşmuş kırışıklıkta havadaki kir ve pusun izini sürebilir ağzının sağ tarafındaki  ince kırışıklıkların sayısından bir hikaye çizebilirsin o zaman ki geceleri uyumadan düşler kurmaya başladığında  bir insanoğlunun kıvırcık saçları hayallerinin yerini tuttuğunda bir çift kolda utanmazca kendin olabildiğinde ve sevgilinin çillerini saymaya başladığında şehirlere sığamazsın gece gökyüzüne baktığında hiçbir yıldız gözükmez ama sen kendi yıldızını ararsın onca şeyin arasında bir yıldız çizersin kendine ve tam üstündeki semaya yerleştirirsin o büyükşehirde otobüsle yanından geçtiğin bir dükkan tabelasının fotoğrafını çekersin bir mantıcıyı, bir kitapçıyı, bir apartman girişini ya da onun adının geçtiği kırmızı bir tabelayı izlersin her adımınla onu ana

( her zaman )

  bir güz rüzgarı ya da bir bahar esintisi beni sana sürüklüyor çiçeğe benziyor kalbim yalnız senin mevsiminde açan aşk bir şiirdir çoğu zaman benim şiirlerim hep seni anlatıyor sen benim aşkımsın o zaman çiçekler arılarını buluyor her bahar sen baharımsın, gönlümde dolanan arımsın o zaman çünkü şiirlerim senindir  her zaman

( sevgim )

  sıkıştığında kalbim düşüncenden iki kere düşünüyorum bir seni bir beni senin gözlerini, ellerini, sözlerini benim ise özlemini ve denesen bile asla ölçemeyeceğin sevgimi  göğsüme sığmayan onu ölçmeye çalışıyorum kanıksıyorum bir gülüşünün güzelliği bile aşkımdan büyükse kalbinin güzelliğini düşünemiyorum

( bir gülün yaprakları )

  tek bir güldeki yapraklar kadar kelime senin gönül yoluna birkaç tuğla gibi serilse ve birbirine kenetlense sana bendeki aşktan bir sone iletse ben bir şairim işte o zaman bir tek sözün sarssa beni belimdeki bir elin korusa beni ve gözlerinin ışığı fethedince benliğimi sesin kendi sıcak evini ördüğünde gönlümde ben bir aşığınım işte o zaman

( seninle )

  seninle her şey daha yumuşak daha tatlı seninle içilen bir kahve de, çiçeklerin kokusu da atılan her adım ve söylenen her kelime bile boynuna dökülen saçlarım ellerime değen ellerin de yatağımın çarşafları günün boğucu sıcaklığı bile seninle daha yumuşak daha tatlı

( sar beni )

  kayıp denizlerin gizli koylarında bul beni sev beni, sar beni  ve sessiz şarkılarında çal beni aklında geçen birkaç notayla say ismimi anla beni, ve çiz beni karmakaraşıklıklarımdan çöz beni bir derin bakışın yıkar beni öpüşün bu sokaklardan koparır beni erken sabahlardaki belimdeki kolların ve yüzüne düşen bir tel saçın bulur beni aşkına,  derin sularda kollarında incisiyle savrulan parlak bir istiridye gibi

( aşkından )

  gözlerini her saniye özleyerek kuruttuğum çiçeklerim ile hasretleşerek kırık o kolyemle  ve aklımda bir yerlerde gülüşünle sonsuza dek sürecek bir rüyaya kapılan bir tek ben miyim ben beni kendi içimde bulur muyum sevgilim bana yer var mı ki dilimdeki sonsuz, bitmek bilmeyen o şarkından  aşkından

( rüzgar ve dalgaların şiiri )

  rüzgar ve dalgaların şiiri bazı aşıklara ömür biçiyorum,  ne kadar yakın? ne kadar uzak? bilebiliyorum ve rüzgarlar ile dalgaların şiirlerini okuyorum bedenimi uzaklaştırmaya çalışıyorum aklımda yatan doğrulardan ki zihnin kavrayamadığında bazı acıları karnında hissedersin tüm olanları acı mı yoksa tatlı mıdır bilmek yaklaşan zamanı? hazırlanabilir mi insanlar bildikleri bir sona yoksa rüzgarlara mı tevekkül ederler; "belki bizi ıssız sahillere sürüklerler"

( yaz geldi sevgilim, sen de gitme )

  gözlerini aç bana ellerini tut saçlarıma sevgilim, seni dinlemeyi seviyorum denizciler ve balıkçılar var burada turkuaz derinlikler ve yeşiller, begonviller ben erken kalkarım, sen az daha dinlen açık camdan giren esintiler senden saçlarıma karışan teller aklıma karışan sendeki şeyler  cümlelerdeki küçük kesintiler ve burnundaki minik çiller seni sevmekten önce anlamak isterim gözlerinin ardına bakmak sana yeni adımlar atmak aşkına hep yeniden başlamak

( gözünde bir yansıma )

  aklım fikrim sende  seni görür görmez bana gelecek şevkte gözüne değecek benim yansımamda her geçen gün daha yoğun geliyor muyum gözüne daha özel geliyor muyum gönlüne ne kadar özel mesela, dahası var mı, yok mu o yansıma daha güzel bir açı gelse kırılacak bir yansıma mı, değil mi sana gözlerini kapattırıp hayal kurduracak,  güneşten sonra gördüğün ilk şey olacak mı sevgim